Teknolojik cihazlar ve az uyumak çocuklarda migreni artırıyor
Teknolojik cihazlar ve az uyumak çocuklarda migreni artırıyor. 5-15 yaş arası her 9 çocuktan birinde migren olduğu belirtiliyor. Nedenleri arasında; daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar ve okul problemleri yer alıyor… Çocuklarda en sık görülen akut tekrarlayıcı baş ağrısının migren olduğunu dile getiren Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Hastanesi Çocuk Nöroloğu Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Migren görülme sıklığı 7 yaşa kadar yüzde 2,5 iken, 10 yaşından sonra yüzde 5’lere çıkıyor.” bilgisini paylaşıyor.
Ergenlikte kızların başı daha çok ağrıyor
Baş ağrıları çocukluk yaş grubunda en sık hastaneye başvuru yapılan nörolojik bozuklukların başında geliyor. Çocukluk döneminde ortaya çıkan baş ağrılarının yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 25-93… 7 yaşına kadar kız ve erkek çocuklarında yaşanan baş ağrısı oranın eşit olduğu belirtilmekle birlikte, ergenlikte ise bu oran kız çocuklarında artmaya başlıyor. Çocuklarda baş ağrısı semptomlarının yetişkinlerden farklı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dilara Füsun içağasıoğlu, “Yüzde 6-15’i ciddi bir nörolojik duruma bağlıdır.” diyor. Birincil baş ağrıları migren ve gerilim tipi baş ağrısı sınıflandırması 2’ye ayrılıyor. Birincil yani primer baş ağrıları; migren, gerilim tipi baş ağrısı, trigeminal otonomik sefaljiler ve diğer primer baş ağrısı bozukluklarıdır.
İkincil yani sekonder baş ağrıları ise; sinüzit, üst solunum yolu enfeksiyonları, diş çürükleri, santral sinir sistemi enfeksiyonları (menenjit, beyin dokusu iltihabı), hidrosefali, tümörler, yalancı beyin tümörleri, beyin kanamaları, travma sonrası görülen baş ağrılarıdır. Ayrıca hipertansiyonun çocuklardaki baş ağrısının önemli bir nedeni olduğunu da bilmek gerekir.
Gerilim tipi baş ağrısı çocuklarda kaç yaşında başlıyor?
Çocukluk yaş grubunda gerilim tipi baş ağrısının görülme sıklığının yüzde 5-72 gibi geniş bir aralığa sahip olduğunu da kaydediliyor. Başlangıç yaşı ortalaması 7 yaştır. 30 dakika ile 7 gün arasında sürüyor. Bu tip baş ağrısında zonklama, bulantı, kusma, fotofobi, fonofobi ve aura yoktur. Gerilim tipi baş ağrısı psikososyal faktörler ve anksiyete tetikleniyor.
Çocuklarda da migren görülür mü? Çocuklarda en sık görülen primer (birincil) akut tekrarlayıcı baş ağrısı migrendir. Migren görülme sıklığı 7 yaşa kadar yüzde 2,5 iken, 10 yaştan sonra yüzde 5’lere çıkıyor.
Erişkinlerin aksine çocuklarda migrene bağlı baş ağrısı iki taraflı olabilir. 5-15 yaş arası her 9 çocuktan birinde görülen migrenin nedenlerinin daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar, toplumda daha fazla güvensizlik duygusu, daha fazla şiddet ve okul problemleri olduğu ifade ediliyor. Çocuklarda migren baş ağrısının ortalama 2-72 saat arasında sürdüğü aktivite ile kötüleştiği ya da aktiviteden kaçınmaya neden olduğu, ağrıya bulantı ve kusmanın da eşlik ettiğini ifade ediliyor.
Çocuklarda Vertigo (Baş Dönmesi) Migren Atağı olabilir mi?
Çocuklarda baş dönmesinin migren atağı olabilecegine işaret eden Prof. Dr. Dilara Füsun içağasıoğlu, “Bunlar herhangi bir uyaran olmaksızın kendiliğinden başlayan, bilinç kaybı yapmayan dakikalar ve saatler içinde kendiliğinden düzelen şiddetli baş dönmesi ataklarıdır. Bu duruma, bir veya her iki gözde istemsiz titreme hareketi, kol ve bacaklardaki kas kontrolünü kaybetmeye neden olan koordinasyon eksikliği (ataksi), kusma ve solgunluk durumu da eşlik eder.” diyor.
Migralepsi nedir?
Çocuklarda görülen migralepsi, migren aurasının bir saat içinde epileptik nöbete dönüştüğü klinik bir olaydır. Baş ağrısı nöbetin tek belirtisidir. Ağrının spesifik bir klinik özelliği yoktur. Ağrı genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika sürer. Nadiren saatlerce sürebilen ağrılar olabilir. Migren veya gerilim tipi baş ağrısını taklit eden bir durum söz konusudur.
Düzenli ve yeterli uyku ve dengeli beslenme baş ağrılarını önlüyor
Baş ağrısında akut atak tedavisinin; sessiz bir odada dinlenme veya uyuma, mümkün olan en erken dönemde ve uygun dozda ilaç tedavisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dilara Füsun içağasıoğlu, düzenli ve yeterli uyku, düzenli ve yeterli yemek ve sıvı alımı, düzenli egzersiz, gevşeme ve stresin azaltılmasının da tedavide uzun süreli olumlu etkilerine işaret ediyor.