Kadınların Fikir Kütüphanesi.

Bebeğinizin bağışıklığını nasıl güçlendirebilirsiniz?

0

Bebeğinizin bağışıklığını nasıl güçlendirebilirsiniz? Bağışıklığı güçlendirmek denilince beslenme, hareket ve uyku ilk aklımıza gelenler. Çocuklar ve yetişkinler için önerilen reçeteler var ama iş bebeklere gelince akla çok fazla şey gelemeyebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Hatice Bulut, bebeklerde bağışıklığın güçlendirilmesi hakkında şu bilgileri veriyor.

Bebeğinizin bağışıklığını, nasıl güçlendirebilirsiniz?
Bebeğinizin bağışıklığını, nasıl güçlendirebilirsiniz?

“Yine mi burnu akıyor?”, “Bebeğim öksürüyor” “Acaba doğru giydiremiyor muyum da hasta oluyor?”, “İlk zamanlar hastalanmamıştı”, “Ne yapabilirim de hastaneye gitmeyiz?” gibi cümleler pek çok ebeveynin ortak söylemi. Genellikle ebeveynler, bebeklerinin hastalanmaması için ellerinden geleni yapıp, hekimlere de vitamin takviyelerinden, beslenme programına kadar pek çok soru ve sormaktadır. Bebek bebeğin içinde bağışıklığının güçlenmesi ve onların hastalıklardan  korunmasını sağlamak için birçok yol bulunmaktadır.

 

Bu yolları şöyle sıralamak mümkündür:

  • Anne sütü antikor olarak adlandırılan savunma sistemi askerleri, bebeklere annelerinden plasenta aracılığı ile geçmekte ve bebekleri yaklaşık 6 aylık oluncaya kadar çeşitli hastalıklara karşı korumaktadırlar. Bundan sonraki koruma ise bebeklerin anne sütüyle aldıkları antikorlar tarafından sağlanmaktadır.
  • Anne sütünde bulunan “immünoglobulin A” bağışıklık ve hastalıklardan korunma için önemlidir.
  • Ayrıca “laktoferrin” olarak adlandırılan başka bir anne sütü bileşeni ise, gelişmek için demire ihtiyaç duyan bakterilerin çoğalmasını demiri bağlayarak önlemektedir.
  • Bir başka önemli bileşen ise anne sütünün prebiyotik içeriğidir. Anne sütündeki prebiyotikler; dumanında karbon monoksit, barındığı kordonu neden arasındaki besin ve gaz azalması ile sonuçlanan durumda bebek yetersiz bebekte gelişim geriliği, ileriki yaşlarda alerji, astım, orta kulak iltihabı gelişimi ve bağışıklık sistemine yönelik sorunlar oluşabilir.

Anne ve babalar sigara kullanmamalı

Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal bileşen vardır. Bu kimyasallardan özellikle nikotinin ve karbonmonoksitin gebelikte bebeğin içinde barındığı rahim, kan ve göbek kordonu damarlarında da daralmaya neden olur. Bebek ve anne arasındaki besin ve gaz alışverişinin azalması ile sonuçlanan bu durumda anne karnındaki bebek yetersiz beslenir ve bebekte gelişim geriliği, ileriki yaşlarda alerji, astım, orta kulak iltihabı gelişimi ve bağışıklık sistemine yönelik sorunlar oluşabilir.

Probiyotik alımı, süt çocuğu beslenmesinde artırılmalıdır

Probiyotik kısaca ” Belirli miktarlarda alındıklarında sağlığı olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalar” şeklinde tanımlanabilir. Çocuklarda da kullanabileceğimiz; probiyotikler başlıca yoğurtlar, peynir, kefir, turşudur. Bu fermente gıdalarda probiyotik olarak Laktobasiller, Bifido- bakteriler ve diğer pek çok probiyotik özellikte mikroorganizma bulunmaktadır.

Probiyotiklerin yanında prebiyotik gıdalara da beslenmede yer vermek gerekmektedir Söyleniliş şekli benzese de Probiyotiklerden farklı olarak prebiyotikler; kalın bağırsakta yaşayan probiyotik özellikte faydalı bakterilerinin artışını destekleyerek insan sağlığını olumlu yönde etkileyen, fermente olabilen sindirilmeyen karbonhidrat grubu besin bileşenleridir. Dört ana grupta prebiyotik vardır: Inulin, fruktooligo- sakkaritler (FOS), laktuloz (LOZ) ve galaktooligosakkaritler (GOS). Ço- cuklarımıZın beslenmesinde başlıca yer verebi- eceğimiz prebiyotik özellkte gidalar ise sogan, sarimsak, muz, enginar, pirasa, kuşkonmaz, baklagillerdir.

Hijyen hipotezi

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; bir çocuğun bağışıklık sistemi ile ilgili hayat seyrini değiştirebilen çevresel etkenler; geçirdiği enfeksiyonlar, aşılar, beslenme şartları, bağırsak mikrobiyotası çeşitliliğidir. Bu noktada değinilmesi gereken önemli bir konuda “hijyen hipotezi”dir. Basit anlatış ile “Köyde, tarlada toprak içinde oynayan, her düştüğünde eli dezenfektanla silinmeyen çocuklarımız daha az hastalanırken; el bebek gül bebek büyüttüğümüz ama apartman dairesi içine hapsolan, elinde sürekli tablet olan sokak oyunu pek bilmeyen çocuklarımız çok daha sik hasta olabiliyor.”

Hijyen hipotezine göre ekonomik ve sosyal gelişime paralel olarak gitgide doğal yaşamdan uzaklaşmak bağışıklık sistemimizin farklı yönde davranışlarına neden olmaktadır.  Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; bir çocuğun bağışıklık sistemi ile ilgili hayat seyrini değiştirebilen çevresel etkenler; geçirdiği enfeksiyonlar, aşılar, beslenme şartları, bağırsak mikrobiyotası çeşitliliğidir.

Kalabalık aile yaşamından çekirdek aile yaşamına geçiş, tütün dumanı ve şehirlerde kirli hava maruziyetinin artması, genetiği değiştirilmiş gıdalar ve paketlenmiş gıdalarla beslenmenin ister istemez artması alerjik hastalıkların çoğalmasına zemin hazırlamaktadır. Bu süreç uzadıkça yabancı maddelere karşı bağışıklık sistemimizin vermesi gereken cevaplarda farklılaşmalar meydana gelmektedir ve vücudumuza zararı olmayan yabancı maddelere karşı da immunglobulin olarak adlandırılan antikorlar üretilmeye başlar. Kalabalık şehirlerdeki “alerjik çocuk” tanılarını biraz da bu nedenle artık sık görmekteyiz.

Yorumlar
Yükleniyor...