Kadınların Fikir Kütüphanesi.

İyi Bir Anne Baba Nasıl Olunur

0

İyi Bir Anne Baba Nasıl Olunur

Sizin de acaba nasıl bir anne veya babayım diye kendinize sorduğunuz oluyor mu? Otoriter mi yoksa mükemmel olma çabası içindeki Anne-Babalardan mı ya da kontrolü tamamen çocuğa verenlerden mi?

4 FARKLI EBEVEYNLİK STİLİ

Aslında her ebeveynin kendine özgü anne-babalık stili ve çocuk yetiştirme biçimi olsa da psikoloji literatüründe genel kabul görmüş 4 farklı ebeveynlik stili vardır.

Otoriter ebeveynlik

Bu tarz ebeveynlikte katı kurallar ve yüksek beklentiler vardır. Kuralların ve beklentilerin ne için konulduğu ise çocuğa genelde açıklanmaz. Çocuğun kurallara uymaması veya beklentilerin gerisinde kalması onun cezalandırılmasıyla sonuçlanır. Bu tarz ebeveynler çocuklarından çok şey beklerken, kendileri çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olamazlar.

Çocuğun disiplin ve kurallarla ilgili soruları cevapsız kalır veya ”çünkü ben öyle istiyorum” gibi yeterli olmayan bir cevapla geçiştirilir.

Demokratik ebeveynlik

Burada da otoriter stilde olduğu gibi belirli kurallar ve beklentiler vardır. Fakat kurallar ve beklentiler; çocuğun takip edebileceği, kişiliğine ve gelişimine uygun biçimde yapılandırılmıştır. Ebeveynler çocuklarına karşı daha duyarlıdır ve çocuğa kurallar ve beklentiler hakkında net açıklamalar yapılır. Çocuk bir hata yaptığında bu ceza ile değil affetme ve çocuğu koruma ile karşılanır. Demokratik ebeveynlik, çocuğun duygusal gelişimini olumlu yönde destekleyen en pozitif ebeveynlik tarzıdır.

İlgisiz /ihmalkar ebeveynlik

Bu tarz ebeveynler çocuklarına karşı sorumsuz davranırlar. Neredeyse yok denecek kadar az kural ve beklentileri vardır. Çocuk ile iletişimleri kısıtlıdır. Çocuğun temel ihtiyaçları karşılanırken duygusal ihtiyaçları görülmez veya görmezden gelinir. Bu davranışın en üç noktası çocuğun fiziksel veya duygusal ihmale maruz kalmasıyla sonuçlanabilir.

İzin verici ebeveynlik

Bu tür ebeveynler çocuklarından çok az şey talep edeler, sıcak ve sevecendirler. Çocuğun neredeyse her istediğini yapmasına izin vardır, çocuk kararlarını kendi verir fakat ihtiyaç duyduğu desteği ve rehberliği Ebeveynlerinden göremez. Çocuk için Ebeveynden çok arkadaş gibidirler.

İDEAL EBEVEYNLİK

Yapılan araştırmalar demokratik ebeveynliğin çocuk gelişimi açısından olumlu sonuçları olduğunu vurguluyor. Demokratik ebeveynlik sergileyen ailelerin çocuklarının daha mutlu ve kendine yetebilen, öz saygısı yüksek ve akademik olarak başarılı olduğu görülüyor. Genel geçer bir ideal ebeveynlik tarifi vermek çok doğru olmayacaktır. Her çocuğun ihtiyaç duyduğu ebeveynlik birbirinden farklıdır. Sergilenen ebeveynlik davranışının çocuğun mizaç özellikleri ile ne kadar uyumlu olduğunun göz önüne alınması gerekiyor.

Çocuğun mizaç özelliklerini ve kişiliğini tanıyıp sunulacak ebeveynliği buna göre şekillendirmek çocuk yetiştirmeyi hem daha kolay hem daha etkili hale getirecektir. Örneğin bazı çocuklar ebeveynlerinin korumasına ve rehberliğine daha çok ihtiyaç duyabilirler. Veya bağımsız aktivitelere daha az hazır hissedebilirler. Bu karakterdeki bir çocuğun ihtiyacı olan ebeveynlikle aktivite düzeyi daha yüksek, daha dışa dönük bir çocuğun ihtiyacı olan ebeveynlik birbirinden oldukça farklıdır.

MÜKEMMEL OLMAK YA DA OLMAMAK

Mükemmel olmaya çalışmakla yetersiz hissetmek birbirine kardeş olan duygular aslında. Her şeyi hatasız yapmaya çalışmak, ebeveynlikle ilgili gerçekçi olmayan hedefler koymak kargıyla ve yetersizlik duygusuyla sonuçlanıyor maalesef. Ebeveynlerin bu durumdan kendilerini uzak tutmak için yapabilecekleri en güzel şey ”mükemmel” değil sadece ”yeterince’‘ anne-babalar olmaya çalışmaları.

Kendini yetersiz hisseden ebeveynler bir durup düşünseler aslında fark edecekler ki çocuklarına çok iyi gelen, çok başarılı oldukları ebeveynlik davranışları da var. Onun için anne-babaların kendini tamamen hatasız veya tamamen hatalı değil, iyi olan ve daha az iyi olan yönleriyle değerlendirmeleri ve kabul etmeleri çok önemli.

YÖNETİMİN ÇOCUKTA OLDUĞU AİLELER

Çocuklar büyürken sınırlara, kurallara ve otoriteye ihtiyaç duyarlar. Kurallar ve sınırlar çocuğa güvenli şekilde büyüyüp, keşfedip, öğrenebilecekleri çerçevesi belirli bir alan sunar. Gerçekçi ve uygulanabilir kurallar ve sınırlar, çocuğun kendisinden beklenen davranışı anlamasını ve davranışının sonucu kestirebilmesine de yardımcı olur. Çocukların ev ortamında içselleştirdikleri otorite ileride karşılayacakları diğer otorite figürlerine uyum sağlamalarına yardım eder.

Örneğin; belirli kurallar ve sınırlara büyümüş olan çocuk, okula başladığında öğretmeninin otoritesini kabul etmekte zorlanmaz, davranışının sonuçlarını önceden kestirebilir; diğer bireylerin varlığını ve ihtiyaçlarını daha kolay kabul edebilir. Çocuklar, anne-babalarının kendileri için birer arkadaş değil, onlara güvenle keşfedebilecekleri sıcaklık dolu bir alan sunan otorite figürleri olmalarına ihtiyaç duyarlar. Bu sebeple bir ailedeki büyük kararlarda karar verme mekanizması anne-baba olmalıdır. Bu çok katı kuralların ve disiplinin olması anlamına ise tabii ki gelmiyor. Koyulan her kuralın neden konulduğunun çocuğa anlatılması, çocuğun yaşına uygun kurallar konulması ve kurallara uymamanın sonucunun cezalandırma olmaması gerekiyor.

ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN KENDİ ANNE BABAMIZDAN ETKİLENİYOR MUYUZ?

Yeni bir bebek sahibi olduğumuzda, kendi anne-babamız ile bebekliğimizde ve çocukluğumuzda yaşadığımız deneyimler, onlarla kurduğumuz ilişkinin bizde bıraktığı duygusal izler zihnimizde ve duygusal dünyamızda yeniden canlanıyor. Bizim kendi ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkiden bebeğimizle kuracağımız ilişkiye çok büyük aktarımlar oluyor. Yine annelik üzerinden gidecek olursak, kendi annemizle olan ilişkimiz doğum öncesinde zihnimizde bulunan nasıl bir anne olacağımıza dair tasarımı (temsili) büyük ölçüde etkiliyor.

Herkes kendi anne babasına benzemiyor, ama kendi çocuğumuza yaptığımız anne-babalığın bizim çocukken gördüğümüz ebeveynlikten etkilenmesi kaçınılmaz. Yapılan bir çalışma (Mayes ve Leckman, 2007) kendi annelerini daha az koruyucu ve daha az bakım verici olarak tanımlayan annelerin doğumdan sonraki ikinci haftada ve üçüncü ayda kendilerini daha depresif hissettiklerini ortaya koyuyor.

Biz biliyoruz ki doğum sonrası annenin içinde bulunduğu depresif ruh ve durumu, ebeveynlik davranışlarını olumsuz yönde etkiliyor. Yani kendi annemizi algılayış biçimimiz direkt olarak olmasa da, çok daha duygusal ve dolaylı yollardan bizim anneliğimizi etkiliyor. Burada önemli olan, ebeveynin kendi çocukluk olması ve kendi anne babasını iyi ve daha az iyi yönleriyle bir bütün olarak algılayabilir olması.

PROJE ÇOCUKLAR

Her anne-babanın çocuk sahibi olmadan önce çocukla ilgili hayalleri, umutları ve korkuları oluyor. Neredeyse her ailenin zihninde ideal bir çocuk temsili oluyor. Dünyaya gelen çocuğun bir idealden uzak bir mizaçta ve yapıda olması ebeveynler için asıl sıkıntıyı yaratıyor. Mükemmeliyetçilik ile çocuğun kendine özgü, onu biricik yapan özelliklerini görememek el ele giden ebeveynlik davranışları. Çocuğunu olduğu gibi kabul eden, onu kendi istek ve arzularından arındırmış biçimde algılaya ebeveynler, çocuğun ”kendisi gibi olmasına” ve kendisini gerçekleştirmesine izin veriyor.

Proje çocuklar da aslında mükemmeliyetçiliğin bir ürünü. Ebeveynlerin kendilerinde eksik gördükleri ve daha iyi olmasını istedikleri yanlarını çocukları üzerinden telafi etmeye çalışmalarıyla ortaya çıkıyor. Kendisi istediği okulu kazanamamış ebeveynin bebeğinin göbek bağı şehrin en iyi üniversitesine bırakılıyor. Çocuk gelişimi açısından üzücü olanı, eğitim sistemi ve okulların çocukları ebeveynlerinin olmalarını istedikleri şekilde eğitim yolunda evrilmesi.

Proje çocuklardan bahsederken, küçük yaşlardan itibaren aynı anda baskete, piyanoya, buz patenine ve baleye götürülen çocuklardan ve ebeveynlerden söz etmezsek olmaz. Bu ailelerin çocuklarını bu kadar çok platformda aktif görme ihtiyaçları acaba nereden geliyor? Sorulması gereken ilk soru bu ve cevabı da aileden aileye değişiyor. Çocukların spor ve sanat eğitimi almaları bilişsel ve duygusal gelişimleri için çok faydalı. Hem yeni bir beceri hem de hayatları boyunca sürdürebilecekleri bir hobi kazanmış oluyorlar.

Fakat aynı anda birden fazla şeyi öğrenmeye çalışmak ve bunu koşuşturma haline dönen bir tempoda yapmak, çocuk için yıpratıcı olabilir. Evet, müzik spor sağlıklı gelişimi olumlu yönde destekler, ama çocukların da yetişkinler gibi kendi programlarını oluşturabilmeye, zamanı nasıl geçireceklerine karar vermeye ihtiyaçları vardır.

Burada önemli olan bir diğer nokta da verilmesi planlanan eğitimin çocuğun mizaç özelliklerine ve kişilik yapısına uygun olup olmadığı…. Çocuğun güçlü olduğu yanlarını belirleyip, verilecek sanat ve spor eğitiminin buna göre şekillendirilmesi gerekir.

ANNELİK VE İÇ GÜCÜ

Psikiyatr Daniel N, sTERN, her kadının anne olma sürecinde, daha önceki zihin yapısından çok farklı yeni bir zihin yapısı oluşturduğunu ve anne olmayanlar tarafından bilinmeyen bir deneyim dünyasına girdiğini savunur. ”Annelik zihin yapısı” kadının iç dünyasının merkezine oturmak için hızla ilerler ve kadının şimdiye dek kurduğu ilişkilerine ve dünyaya

farklı bir pencereden bakmasına neden olur. Annelik içgüdülerinin olduğuna tamamen katılmasam da, çocuk sahibi olacağını öğrenen kadının hamilelik süresince ve sonrasında yeni bir zihin yapısına geçtiğini düşünüyorum. Anne olan kadın, dünyayı ve çevresindekileri çocuğunu da işin içine katarak algılamaya başlar. Onun için çoğu anne bebeği ve çocuğu için riskli olabilecek potansiyel tehlikelere karşı hazırlıklıdır, çocuğuna neyin iyi neyin kötü geleceğini bilir ve sezer. Buna ister annelik içgüdüsü diyelim, ister annelik zihin yapısı diyelim. Annelik sezgileriyle verilmiş kararlar her zaman doğru veya yanlıştır da diyemeyiz.

Kendiyle ilgili farkındalığı yüksek, kendi ebeveynliğini çocuğunun ihtiyaçlarına göre şekillendirebilen annenin sezgileri yardımıyla verdiği kadar büyük ihtimalle doğru olacaktır.

ÇOCUKLARIN İHTİYAÇLARI TAMAM PEKİ EBEVEYNLERİNKİ?

Ebeveynlik aslında sadece çocuklara ihtiyaçlarının karşılanacağı mesajını iletmek değil, aynı zamanda çocuklara başkalarının ve anne-babaların da karşılanması gereken ihtiyaçlarının olduğunu öğrenmeyi gerektiriyor. Her yaştaki ebeveynin tartışılmaz ihtiyaçları oluyor. Bir kere her anne-babanın fiziksel ihtiyaçları var, entelektüel ihtiyaçları var ve belki de en önemlisi duygusal ihtiyaçları var. Anne-baba olmak hayatın bütün alanlarını işgal eden, kaplayan bir gerçeklik haline gelebiliyor. Bu da ebeveynin kendini sadece anne-baba olarak tanımlamasına ve sosyal hayattan izole olmasına neden olabilir. Bu yüzden anne-babaların çocukları dışında insanlarla iletişimde olmaları ve keyifli vakit geçirmeleri çok önem taşıyor.

Çocuklar ve ev dışında geçirilen vakit, ebeveynin genel iyilik durumunu olumlu yönde etkiliyor ve bunun çocuğa dönüşü da olumlu oluyor. Ebeveynlerin bir diğer önemli ihtiyacı da sevildiklerini, takdir gördüklerini ve yeterli olduklarını hissetmeleri. Birlikte yaşayan anne-babalar birbirlerinin bu ihtiyaçlarını gidermede önemli rol oynuyor. Biliyoruz ki çift ilişkisindeki doyum yükseldikçe ebeveynlikteki stres azalıyor, çocuk gelişimi ve bundan olumlu yönde etkileniyor.

Boşanmış ebeveynlerin bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek ilişkiler kurmaları faydalı olabilir. Duygusal eş, yakın arkadaş veya aile bireylerinden alınan sosyal destek ebeveynlikteki ihtiyaçların karşılanmasını kolaylaştırıyor.

Yorumlar
Yükleniyor...