Kadınların Fikir Kütüphanesi.

İştahsız Çocuklar

0

Annelerin en büyük sıkıntısı; İştahsız çocuklar, yemeyen çocuklar… Masaya oturtamadığınız, peşinden koşturup iki kaşık verdiğinizde mutlu olduğunuz bir çocuğunuz Varsa, iştahsız çocuk” kavramıyla tanıştınız demektir…

Emek saati yaklaştığında hafif bir panik yaşayabilirsiniz, hatta neyi nasıl ona sunacağınızı saatler öncesinden kafanızda kurabilirsiniz. Saatlerce düşünüp ortaya koyduğunuz yemeği tadına bile bakmadan reddeden bir çocukla başa çıkmak gerçekten çok zor. Ama üzülmeyin, “iştahsız çocuğu” olan tek anne siz değilsiniz… Çocukluk çağında iştahsızlık ve yeme problemleri nedeniyle doktora başvuran sağlıklı çocukların oranı yüzde 20-35 arasında değişiyor. Peki iştahsızlığın arkasında yatan sebepler neler? Bu konuda hem uzman bir doktordan hem de bir pedagogdan görüşler aldık. İştahsız çocuklarıyla sıkıntı yaşayan okurlarımızdan gelen soruları uzmanlara yönelttik… İşin özeti şu ki; sağlık problemi olmadığı sürece her çocuk yemek yemeyi reddetme hakkına sahip, yemek yedirmek için peşinden koşturmak yerine onu anlamaya çalışıp sakin olmalısınız… Uzmanlarımızın önerilerini dikkatle okuyun… Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nebil Demir iştahsız çocuklarla ilgili merak ettiklerimizi kaleme aldı..

Nedir İştahsızlık?

İştahsızlık, ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili olarak, bazen aşırı ve bazen de yersiz kaygıları sonucu olarak çocuk polikliniklerine ve aile sohbetlerinde sık sık değinilen konuların başında geliyor. Bireyin açlık hissini yeterince algılayamaması “iştahsızlık” olarak tanımlanabilse de, iştahsızlık adı verilen etmenin ayrıca bunu kendi çocuğu adına yorumlayan bir anne veya babanın bakış açısına göre yoruma açık özelliği vardır. Bu yorumu en doğru şekilde çocuğun izlemlerini yapan kendi doktorunun yapması gerektiğini unutmamak gerekiyor.

HASTALIKLA KARIŞTIRMAYIN!

İştahsızlık ve beslenme bozuklukları vücutta önemli bir hastalığın veya sorunun yansıması olabiliyor. Ebeveynlerin, “çocuğumun aşırı beslenmesi her zaman en üst düzeyde iyi sonuçlar getirir” gibi düz bir güdüyle ilgili bir endişeleri de aşırı beslenmeyi etkileyen bir faktör olabiliyor. Bu ikisinin ayrımı yani çocuktaki somut bir sorunla ilgili gerçek bir iştahsızlık mı yoksa sadece ailenin basit bir kaygısından mı ibaret gibi soruların cevabı önemli. Çünkü Yanlış yorumu hatalı yaklaşımlar doğurabiliyor.

Çocuğu takip eden bir pediatri hekimi hasta geçmişi hikayesi, fizik muayenesi ve bütünsel gelişim tablosuna bakarak iştahsız bebek konusunda en doğru yorumu yapabilir. İşin özü; kişiye ve döneme özgü olan büyüme temposunu göz ardı ederek çocuğun iştahının sürekli yukarı yönde desteklenip tetiklenmesi değil, bebeğin veya çocuğun ihtiyaçlarına göre gerekirse eğer varsa aşırı beslenmenin de kısıtlanabileceğidir.

HEM GENETİK FAKTÖRLER HEM DE KÜLTÜR ETKİLİ

İştah, genel olarak besinlere karşı duyulan yeme isteği olarak tanımlanır. Vücudun temel gereksinimlerini karşılama çabaları sonucu, başta ‘glukoz’ gibi birçok besin maddelerinin vücutta azalmasıyla doğal yeme refleksi ve hayatta kalma dürtüsünün bir temel sonucu olarak iştah kapasitesi ortaya çıkar. İştah aslında çeşitli genetik faktörlerle ailedeki beslenme kültürünün etkileyebildiği süreçler toplamıdır. Besin maddesinin görünümü, kokusu ve daha önceki yiyecek ile ilgili olan deneyimlerden de etkilenir. Beslenme bozuklukları organik ve fonksiyonel olarak ayrılabilir ve biyolojik, davranışsal ve sosyal faktörlerden etkilenir.

İŞTAHSIZLIK ŞİKAYETİ ORANI YÜZDE 20-35

Çocukluk çağında iştahsızlık ve yeme problemleri nedeniyle doktora başvuran sağlıklı çocukların oranı yüzde 20-35 arasında değişiyor. Çocuklarda yeme ve iştahsızlık problemleri rafine ve yüksek kalorili besin ve içeceklerin de etkisiyle gittikçe artıyor. Belirli besin öğeleri ile beslenen, beslenmeyi reddeden çocukların beslenmelerinin yeniden düzenlenmesi, belirli bir zaman ve uğraşma gerektirir. Gerçek somut iştahsızlık tespit edildiğinde, beslenmedeki eksikliklerin çocuklar için en önemli sonucu, büyümelerini ve zeka katsayılarını olumsuz yönde etkilenmesidir.

HER ÇOCUĞUN İŞTAH DÜZEYİ FARKLIDIR

Çocukların her biri, farklı olan genetik ve çevresel faktörlerle ilişkili olarak birbirinden farklı düzeylerde iştaha sahiptirler. Besinlerin alımının ihtiyacı ve geri bildirimleri gastrointestinal sistem, santral sinir sistemi, böbrek üstü bezleri ve pankreasta üretilen çeşitli hormonlar tarafından sağlanmaktadır. Yani iştah süreci birden çok faktörle ilişkilidir. İştahı etkileyen sosyal sebepler ise çocukla ilgili faktörler, aile ile ilgili faktörler, çevre ile ilgili faktörlerdir. İştah kapasitesini etkileyen çocukla ilgili sosyal ve fiziksel faktörler ise iştahsızlığın ve yemek seçiciliğinin nedenleri gibi çeşitli durumlarla ilintili olabiliyor.

Bunlara değinirsek, yemek seçiciler; bebeklerin aileleri tarafından “seçici bebek” olarak tanımlanmaktadır. Yaşa göre kilosu fazla olan bebeklerse daha az yemek seçmektedir. Diğer grupta Blender Baby” olarak adlandırılan bebekler bulunur. Bu gruptaki bebeklerde aşırı ve aylarca uzun süreli blender ile beslenme alışkanlıkları sonucunda çiğneme ve yutma sorunları gözlenebilir. Diğerleri ise yavaş çiğneyenler, çabuk doyanlardır. Esas önemli olan ise mutlaka uzman yardımı gerektiren akut veya kronik primer veya sekonder organik hastalıklara bağlı iştahsız olanlardır.

AYRINTILI BESLENME ÖYKÜSÜ BİLİNMELİ

Birçok çocuk normal gelişime sahip olmasına rağmen, ailenin istekleri çocuk tarafından reddedildiği için hekime getiriliyor. Bu durumda aileden çocuğun yedi günlük yediklerini içeren bir liste istenmeli, ayrıntılı beslenme öyküsü alınmalıdır. Besinlerin hazırlanış şekli, kullanılan malzemeler, kimin hazırladığı, öğün alımı sırasında televizyon ve akıllı cihazlar gibi dikkat dağıtıcı faktörlerin sorgulanması, ödüllendirme veya cezanın yaklaşımlarının olup olmadığı, beslenme için uygulanan diğer yöntemler de öğrenilmelidir. İştahsız çocuk değerlendirilirken her çocuğun gelişim hızının farklı olduğu, bu kapasitenin genetik faktörlerden de etkilendiğini unutmamalıyız.

AŞIRI BESLEMEDEN KAÇININ!

Bebeğin beslenme miktarı çocuğun gereksinimlerine göre ayarlanmalı ve aşırı beslemeden kaçınmalıyız. İştahsızlığın tersi bir durum olan obezite gibi diğer bir tehlikeli duruma düşmemek için çocuğun iştahına da saygılı olmalısınız. Kola, meyve suları, şekerli çaylar, aşırı miktarlardaki süt gibi içeceklerin tüketim sıklığı ve miktarı önemli. Abur cubur türü birçok besinin yemek öncesi ve yemek sırasında alımlarını kısıtlayın. Süt hariç mümkünse bu sayılanların tamamı tamamen kesilmelidir.

ÇOCUĞUNUZU KENDİ KENDİNE YEMEĞE TEŞVİK EDİN

Besinler hazırlarken, çocuğunuzun önceliklerini dikkate alarak hazırlamalı ve yemek sırasında kendisinin yemesini teşvik etmelisiniz. Yemek porsiyonlarını çocuğunuzun isteğine göre ayarlamalı ama gereksiz büyük porsiyonlardan kaçınmalısınız. Öğün sırasında verdiğiniz bir besini reddederse farklı besin deneyin ve ısrarcı olmayın. Besini belirli aralıklarla, zaman içinde çocuğunuza tekrar vermeyi denemelisiniz.

Öğün saatleri düzenli olmalı, çocuk aile bireyleri ile aynı anda sofraya oturmalıdır. Bir sofra kültürü oluşturmak ayrıca çocuğun sosyal yönlerini destekleyen kıymetli geleneklerimizden biridir. Öğün aralarında ve mümkünse hiçbir zaman iştahını kaçıracak tatlı (şekerleme ve çikolata) besinler vermeyin. Bu konuda kararlı bir tutum sergilemelisiniz. Çocuğunuzun tabağını ilgisini çekecek şekilde hazırlayıp, belli dönemlerde kendisinin seçim yapmasına izin vermelisiniz. Yemek sırasında çocuğunuzun yemeğe ilgisini azaltan televizyon, tablet bilgisayar, akıllı telefon gibi cihazları kapalı tutmaya özen gösterin.

İŞTAH AÇICI DİYE GEREKSİZ VİTAMİN ALMAYIN

Ailelerin iştahla ilgili en çok sorduğu soruların başında “iştah arttırıcı” diye bir ilaç veya vitaminin olup olmadığı geliyor. Vitamin ve minerallerin hekim tarafından tespit edilmiş eksiklik durumları dışında iştah arttırıcı olarak verilmesi, işe yaramayacağı gibi boşuna alınmasını da önermiyoruz.

MÜKEMMEL BÜYÜME TAKINTISINDAN UZAK DURUN!

Her nedense ailelerin bebeklerinin büyümesi ve beslenmesiyle ilgili kaygıları; çocuğunun büyümesinin onu takip eden doktoru tarafından genelde iyi olduğunun belirtilmiş olmasına rağmen devam eder. Bunun ebeveynlerin çocuklarının daha da sağlıklı olması ve mükemmel büyümesi gibi doğal bilinçaltı aşırı koruyucu refleks sebepleriyle ve toplumsal bakış açılarıyla ilgisi olabilir. Belki de tam ve doğru beslenme konularında daha etkili yöntemler seçilip geniş kapsamlı toplumsal eğitim güncellemelerinin yapılması, toplum sağlığının daha iyi korunması amacıyla obezite ve diyabet konularında önleyici hekimlik uygulamaları açısından yararlı olabilir.

 

 

 

Yorumlar
Yükleniyor...